Hey Kovboy #2: "Taze bir kokuyla yürürdüm."
"Yağmur denizin üstüne yağardı. Sanki binlerce balık kıpırdanır gibi olurdu yüzeyde."
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir’den herkese kocaman bir merhaba! 🤠
Nasılsınız? Umarım herkes iyidir. Ben bir haftadır İstanbul’dayım, oradan oraya sürüklenirken epey yoruldum. Yarın erkenden kaçıyorum. 😅 İstanbul’la ilgili maceralarımı belki sonra anlatırım, ama bu hafta sevgili
ile beraberiz.Günlük tutmayı seven iki kişi olarak sohbet ettik ve şimdi bu bültende,
’nin yarattığı bir karakterin ağzından, parmaklarından dökülenlerle süzüleceğiz. Bu kurguya birlikte adım atmaya ne dersiniz?Hadi, şapkanızı alın, dizginleri sıkın ve bu günlük sayfalarına dört nala koşalım! 💌
Keyifli okumalar! 🌟
Yaşamı izlemek insanı hayatta tutuyor. Kafadaki düşünce girdaplarından çıkıp tekrar bir şeyler hissettiriyor derinlerde. Paniğe kapıldığımda bir ağaca dokunurum mesela. Köklerinde sükûneti ve rüzgârla dans eden yapraklarında neşeyi görürüm.
Dallarında, üzerlerindeki gökyüzünde kuşlar, bulutlar ve güneş ışıkları her an başka bir tablo çizer. Bazen bu tablo gri olur. Başımı aşağı çevirdiğimde bir babanın, kızının pembe şemsiyesini tutması hoşuma gider. Yağmurun yağması da hoşuma gider, ne yazık ki daha az yağıyor artık ya da geldiğinde çok öfkeli oluyor.
Uzun zamandır uğramadığı bir yeri tekrar görmenin şaşkınlığından mı acaba? "Buraya ne yaptınız böyle?!" der gibi, bir an önce bir yerleri düzeltmek telaşıyla belki. Eskiden, yani şimdiye kıyasla eski gibi gelen bir zamanın sonbaharlarında okula gidip gelirken çocuklar, kara bulutlar eşlik ederdi hep onlara. Öğretmenlerin azarları gök gürültülerine karışırdı. O zaman bu kadar endişeli biri değildim.
Üzerimde pıtırdayan damlaların tadını çıkarırdım. Etrafı izler, hikâyeler uydururdum. Salyangozların bir bir ortaya çıkıp, şansları varsa ezilmeden bir uçtan bir uca ilerleyişlerini izlerdim. Üstlerine yansıyan türlü ışıkları ve o ışıkların ıslak zemindeki oyunlarını, arabaların sileceklerini ve içlerindeki yolcuları, üstlerinden sular süzülerek koşuşturan insanların yüzlerini izlerdim.
Gözyaşları yağmura eşlik ederdi bazen, sevinçten ya da üzüntüden. Sevgililere de, yalnızlara da dokunurdu damlalar; eve girenlerin paspasında kalanlar olurdu, ya da evsizlerin derme çatma çadırlarını ıslatanlar. Kediler patilerini silkeleyerek yürürdü. Islak köpekler havlamayı bırakıp bir köşeye kıvrıldığında ve hava da sakinlemişse, sokaklarda yalnız inceden bir su sesi kalırdı gece.
Ben de yürürdüm o sakinlikte. Taze bir kokuyla yürürdüm. Sahile yürürdüm. Yağmur denizin üstüne yağardı. Sanki binlerce balık kıpırdanır gibi olurdu yüzeyde. Şehrin ışıkları bulutlara yansır, ay varsa arada bir yüzünü gösterir ya da önüne perde gerilmiş bir spot lambası gibi kalırdı.
Fırtınada sallanmaktan bitap düşmüş vapurlar sonunda sakince hareket etmeye başlardı. Seyyar bir çaycı geçerdi motoruyla. Günün son müşterilerini yakalamaya çalışırdı benim gibi. Birbirimizin müşterisi olurduk kimse yoksa, ben daha sık olurdum tabii.
Sonra "Şemsiyeler kaça?" diye biri yanaşırdı yanıma. Belki de kızının şemsiyesi kırılmış olurdu sabahki babanın. "Ne verirsen." derdim. Verdiğiyle son bir çay daha içerdim ve yürürdüm, yürürdüm gökle birleşip uzay boşluğuna dönüşen denize doğru.
Yağmursuz geçen sonbaharlarda, inşaatların, binaların ve giderek çoğalan motor seslerinin (insanlar artık bir şeyler almaya bile çıkmadan, canları ne isterse eve çağırıyor zira) arasında o tatlı serpintilerin kokusunu arıyorum şimdi.
Yağmurlu bir İstanbul akşamından herkese keyifli bir gece dilerim.🫀
Bu etkileyici yazısıyla bizi yağmurlu sokaklarda dolaştıran,
’ne sonsuz teşekkürler. 🌧️O zaman gülüşmek dileğiyle.
💌 Kovboy Kız Çağrısı:
Eğer istersen, gitmeden…
❤️🔥 Kalbini bırakabilirsin, 📝 Düşünceni yorumlara savurabilirsin, 🔁 Başka kovboylarla paylaşabilirsin, 📩 Ya da sevdiğin bir ruha “Bak, bu senlik!” diye gönderebilirsin.
📸 Kovboy Kızlar da Hüzünlenir’in Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz.👀
Fotoğraf: Achados e GuardadosAchados e Guardados