Düşler&Düşüşler #5: Ölüm Hakkında Konuşmalıyız
Bir büyüyle gelip bir büyüyle gidiyoruz. - Jostein Gaarder
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir’den herkese kocaman bir merhaba!🎉 Nasılsınız?👀 Aramıza yeni katılan tüm kovboylar hoşgeldiniz!❤️🔥
Bu hafta bültende ölüm hakkında konuşmak istiyorum. İki trafik kazası, üç ameliyat geçirmiş ve yakınlarını kaybetmiş biri olarak bu konuda söyleyecek bir şeylerim olduğunu düşünüyorum.
Tüm bildiklerimi harmanlayarak sizinle konuşmaya hazırım. Siz de hazırsanız hadi başlayalım.
Ölümden dönüşlerim bana hep kumar oynamak gibi gelmiştir. Kazanmanın gururunu da yara izlerimle beraber taşımışımdır. Ne kadar hayata meraklı olduğuma şaşırmış ve bazen de “acaba hayatta önemli bir rolüm mü var?” diye düşünmüşümdür.
Kaybettiğim kişileri de çocukluk döneminde kaybettiğim için hiç birinin cenazesinde bulunmadım. Bu durum bende bazen derin bir pişmanlık uyandırsa da, bir nokta da doğru olanın bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü benim için sanki çok uzak bir yerdeler ve ben onları çok özlüyorum.
"Mükemmel hale gelen, olgunlaşan her şey — ölmek ister. Olgunlaşmamış her şey yaşamak ister. Bütün acı çekenler yaşamak ister, böylece belki olgun ve neşeli ve arzulu olabilir — daha ileride, daha yüksekte ve daha parlak olanları arzular."
— Nietzsche
Bu yaşıma kadar ölümden hep çok korktum. Hayatımda henüz gerçekleştiremediğim hayallerimin olması ve bir gün ölümün aniden gelip her şeyi sonlandırması düşüncesi beni hep çok korkuttu.
Kendi içimde sanki hayatla pazarlık yapmış gibiydim. “Bu zamana kadar kötü şeyler yaşadım, bundan sonrasında kötü şeyler olmaz dimi?” Anlıyorum ki ölüm korkusu aslında yaşan(a)mamış bir hayatın korkusu.
Sadece düşüncelerimde yer alan bu ölüm korkusu şehir değiştirdiğim bu dönemde bana daha elle tutulur gelmeye başladı. Herhangi bir araca bindiğimde kaza olur mu ihtimali yüreğimi hoplatmaya başladı.
Asansöre binmek tedirginlik uyandırdı. Karanlıkta olmak ürküttü. “Neler oluyor?” dedim kendi kendime. Aştığımı düşündüğüm şeyler hortlamaya başladı.
Ölüm Tabusu
Geçen haftalarda izlediğim Tanatoloji: Ölümle Yüzleşme - Böyle Buyurdu Kültür - Prof. Nevzat Kaya bölümü açıkcası beni epey rahatlattı. Bu korkunun benim geçmiş deneyimlerimin yanı sıra “kültür” ile olan bağını fark ettim.
Hepimiz gerçekten sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz ve madalyonun öteki yüzü olan ölümü ötekileştiriyoruz.
“Evrensel olarak onu çağrıştıran şeyler nedeniyle ormandan ödüm kopuyor: Aynı anda hem açık bir rahim hem de açık bir mezar.”
- Tom Robbins / Dur Bir Mola Ver S: 177
Ölümü ötekileştirmek de bizleri zombilere dönüştürüyor. Ölümü dışlamak, doğayı ve kadını dışlamak da demek oluyor aynı zamanda.
Çünkü doğum demek ölüm demek ve doğa ve kadın bunların sembolleri, hatırlatıcıları diyor Nevzat Kaya. Dünya perspektifimizde ikincil bir plana düşerek sadece bir geçiş evresi olarak görülüyor.
“Ölüm daha çok hayat doğururdu. Yeryüzünü severdik, onu severken duyacağımız sevinç ve huzur nedeniyle, geçireceğimiz güzel anlar nedeniyle. Ondan ‘arındırılmamız’ gerekmiyordu. Cennete kaçış planları kurmazdı hiç. Ölümden korkmuyorduk; çünkü doğaya -ve onun döngülerine bağlıydık. Doğaya bakıp ölümümün, yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu gözlemliyorduk.”
- Tom Robbins / Dur Bir Mola Ver S: 303
Oysa dediği gibi bir yıldız tozundan meydana gelen onca şeye bakıp hayranlık duymak gerekiyor. İskambil Kağıtlarının Esrarı romanında geçtiği gibi;
En esrarengiz olan şeyi göremiyoruz - yani bir dünyanın var olduğunu.
Doğayla biriz aslında ve aynı doğanın döngüleri gibi biz de Hayat/Ölüm/Hayat döngülerine sahibiz. Ve ölüm geldiğinde en küçük parçalarımıza kadar dönüşmüz olacağız. O noktada üzüldüğümüz, kızdığımız, fanatiği olduğumuz şeylerin hiçbir önemi kalmayacak.
Tom Robbins, Dur Bir Mola Ver romanında enerjinin kaybolmadığından bahseder. Ölümün sonrasını değil direkt kendisini ele almak istesem de bu alıntıya burada yer vermek istiyorum.
“Bir zamanlar ölümün kesinliğine inanacak kadar cahildim. Ama şimdi hayvanların neslini tükenmesinin kesinliğine -tamamıyla biçimsel düzey hariç- inanacak kadar saf değilim.
Sen kaynağın çok yakınında bulundun, varlıkların neslinin asla tükenmediğini öğrenmiş olman gerekirdi. Biçimleri ortadan kalkabilir ama içlerindeki enerji ölümsüzdür. Yok olan her şey yok olan bir şey varsa o da enerjinin şeklidir. Gözle görülüp fark edilebilen zehirsiz yılan öldükten sonra da onun enerjisi baki kalacak. Dinazorlar enerji biçimi biçimine bürünmüş olarak hala aramızdalar.”
Ve son olarak Carol & The End Of The World adlı mini diziden bahsetmek istiyorum. Bu mini dizide konu; dünyaya yaklaşan bir gezegen nedeniyle kıyametin kopmasına son 7 ay kalması.
Tam bir kargaşa olacağını düşünebilirsiniz ama bu düşüncenin aksine insanlar tamamen yapmak isteyip yapamadıkları şeylere yönelmiş.
Yollarda, “Özgürce Öl!” gibi çeşitli yazılar yazıyor. Kimse işe gitmiyor ve “ölmeden önce yaşamak istedikleri deneyimlere” odaklanıyorlar.
Burada benim için ironik olan kısım insanların hayallerini yaşama cesareti göstermesi için böyle bir sonun gerekmesi.
Modern toplumlarımızda hiç ölmeyecek gibi yaşarken, böyle somut ve kaçınılmaz bir ölüm gerçeği insanları çeşitli ve çılgın deneyimlere sürüklüyor.
Kıyamet Kopsa Bile Asla Geç Değil
Carol & The End Of The World çeşitli alt mesajları olan bir dizi izlemenizi tavsiye ederim. Bazı yerlerde sıkılsamda kıyameti anlatan bir animasyonun böyle yaşama arzusuyla doldurması muhteşem bir şey.
Özellikle baş karakter Carol’un yaklaşan ölüme rağmen ve belki de bu sayede kendini arama, keşfetme ve anlam yaratma deneyimleri, dönüşümünü ve dönüştürdüğü kişileri/şeyleri izlemek kesinlikle ilham verici.
Filmden aldığım mesajlardan biri kıyamet kopsa bile hayallerini hakikate dönüştürmek, bir şey yapmak, deneyimlemek, aramak-bulmak, hatta kaybolmak ve keşfetmek için asla geç değil.
Bu filmden de yola çıkarak söylemek istediğim şey ölümü hatırlamanın, kabullenmenin ve belki de sevmenin; daha cüretkar ve kalbimizin sesini dinleyerek yaşayabileceğimiz bir hayat sunma ihtimalinin çok yüksek olması.
Çünkü ölümü görmezden gelmek hayatın tadını bozuyor, içini boşaltıyor. Oysa ölümü hatırlamak bize sonsuzluğu vermese bile sonsuzluktan bir an verebilir.
Her anın, her deneyimin kusursuz güzelliğini kapılabiliriz. Canımısı yakan ve sıkan her şey bizi daha az etkileyebilir.
Ölüm bizi ayırıncaya dek görüşmek üzere!❤️🔥
Duyuru 📯: Bu pazar akşamı saat tam 21.00’da Dantel İlişkiler’deyim.🎉 Dantel İlişkiler’i ilk defa duyanlar, birlikte ne yaptığımızı merak edenler buyrun sizi buraya alalım.↩️ İlişkiler hakkında konuşulacak çoook şey var.🧚🏻♀️
📸 Kovboy Kızlar da Hüzünlenir’in Instagram hesabını buradan takip edebilirsiniz.👀
Günlüklerimin sayfalarını paylaştığım bir seriye başladım, severseniz.💖